Boşandığı erkek tarafından öldürülen Yasemin Ulutaş için 23 Nisan Mahallesi`nde basın açıklaması gerçekleştirildi. 23 Nisan Mahalle Komitesi ve 23 Nisan Mahallesi Kadın Derneği`nin organize ettiği açıklamaya Nilüfer Kent Konseyi Başkanı Neslihan Binbaş, Kadın Meclisi Başkanı Serpil Altun, CHP Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlu, Yasemin Ulutaş`ın kuzeni Özlem Ulutaş, mahalle sakinleri ve gönüllülerimiz katıldı. Basın açıklamasını okuyan 23 Nisan Mahallesi Kadın Dayanışma Derneği üyesi Esin Çetin, kadınların her gün işte, okulda, evde, sokakta erkek şiddetine maruz kaldığına dikkat çekti.
Açıklama şöyle;
``Kadınlar her gün işte, okulda, evde, sokakta erkek şiddetine maruz kalmakta ya da şiddet tehdidi altında yaşamlarını sürdürmektedir. Siyasal iktidar ise kadına yönelik şiddeti önlemek ve kadın kazanımlarını geliştirmek yerine, kadın düşmanı politikaların sürdürücüsü olmaya devam etmektedir. İstanbul Sözleşmesi`nin feshinden sonra şimdi de 6284 sayılı yasa gibi şiddeti önlemede etkili yasal kazanımlar hedef gösterilmekte ve eril yargının cezasızlık politikası kadına yönelik şiddetin artmasına neden olmaktadır. Bu cezasızlıktan güç ve cesaret alan erkekler ``gücüm yettiği için hedef aldım`` diyebilecek cürette ve biz kadınları akıl almaz yöntemlerle katletmeye, eril yargı ise erkekleri korumaya devam etmektedir. Sundukları her bir gerekçe kadının temel insan haklarından mahrum kılındığını, sadece kadın olduğu için ezildiğini ve ayrımcılığa uğradığını göstermektedir.
2022 yılı başlayalı henüz 52 gün olmasına rağmen, kahroluyoruz ki bu kısa sürede 56 kadın öldürüldü.
12 Şubat günü, sevgili arkadaşımız, kardeşimiz, mahalle sakinimiz, Sakarya Ortaokulu Müdürü, eğitimci Yasemin Ulutaş, boşanmış olduğu polis memuru Bilal Ağır isimli erkek tarafından sokak ortasında katledildi. Bu üzüntü yetmezmiş gibi, refahı korumak için var olan polis teşkilatı mensuplarının sosyal medya üzerinden, meslektaşları olan katile geçmiş olsun dileklerini yazmalarının kabulü mümkün değildir. Şahsın, üyesi olduğu sendikanın yaptığı açıklamada Yasemin öğretmenin namusu üzerinden vurgu yapılmıştır. Öğretmenimizin yanında bulunan ve kendisiyle aynı kaderi paylaşmak zorunda kalan şahsın, erkek arkadaşı değil okul tadilatı için birlikte çalıştıkları kişi olduğu, gerekli merciler tarafından ısrarla vurgulanmıştır. Yanındaki şahıs erkek arkadaşı olsa bile, bu durum bir kadının öldürülmesini meşru mu kılmaktadır? Benzer bir dil basın tarafından da kullanılmıştır. Haberlerin bu şekilde yazılması sanki hafifletilmiş bir neden gibi algı oluşturmaya yöneliktir. Ortada bir katil vardır ama öldürülen kadının özel yaşamı ön plana çıkarılmaya çalışılmıştır. Öldürenin, kendince geçerli sebeplerini kabul ettirmeye yönelik planlanmış tavırlarını, biz kabul etmiyoruz.
Tüm dünya ve insanlık bilsin ki; yitirdiğimiz tüm kadın arkadaşlarımıza söz veriyoruz, Adalet yerini bulana kadar bu ateşi söndürmeyeceğiz. Buradayız ve haykırıyoruz; Kadınları mülk gibi gören, kısıtlayan ve sahiplenen zihniyeti kabul etmiyor, 6284’ün ve İstanbul Sözleşmesi`nin hemen şimdi uygulanmasını istiyoruz.
Şiddete uğrayan her kadının ne yaptığı, ne söylediği sorgulanıyor. Fiziksel, sözel ve cinsel şiddete uğrayan kadınların bunu hak edip hak etmediği tartışılıyor; kurbanlar suçlanıyor, suçlular ``mağdur`` ilan ediliyor. Şiddet, dinsel-geleneksel önyargılarla, cinsiyet ayrımcı politikalarla ve yasalar eliyle meşrulaştırılıyor. Yaşadığımız her türlü erkek-devlet şiddetinin karşısında birlikte mücadele ederek ve birbirimize destek olarak kazanacağımızı biliyoruz. Kadına yönelik şiddet münferit değil, politiktir ve bu şiddeti önlemenin en önemli yolu da kadın mücadelesinden, kadın dayanışmasından ve bizlere destek olan, bizleri kendinden farklı kılmayan erkek dayanışmasından geçmektedir.
Yasemin arkadaşımız öldürüldü ama acımız, öfkemiz, isyanımız hala diri… Sessiz kalmayacağız. Bir kişi daha eksilmeye tahammülümüz yok. Birbirimizi eşit, özgür ve hayatta istiyoruz. Tüm bileşenlerimizle hem fikir olarak hak yerini bulana kadar susmayacağız. Yasemin`e Allah tan rahmet, tüm sevenlerine başsağlığı ve sabır diliyoruz.
Basın açıklamasının ardından konuşan Yasemin Ulutaş`ın kuzeni Özlem Ulutaş da; ``Kadınları hayattan koparanların büyük cezalar almasını istiyoruz. Ne zaman cezalar azalırsa bizler ölmeye devam edeceğiz. Bugün o, yarın bir başkası, belki de öbür gün kimse ne olacağını, ne yaşayacağını bilemez. O bir anneydi, o bir eğitimciydi, o idealist bir kadındı, dik duruşlu bir kadındı, suçu bu muydu? Boşandığı eşi tarafından katledildi. Bunun adı öldürmek değil katletmek. Yanında iki kişiye daha zarar vermiş bir insandan bahsediyorum. Hiçbir şeyin savunması yok. Özellikle bir insanın hayatına son vermenin savunması yok. Daha çağdaş öğrenciler yetiştirecekti. Öğrencilerin boynu bükük kaldı. Çocuğunun boynu bükük kaldı. Annesinin ve babasının boynu bükük kaldı. Diyebilecek bir sözümüz bile yok. Bir gün bir kez daha yakınımızdan birinin canı yanmasın. Hiçbir kadının hiçbir şekilde ölümle sonuçlanması bile gerekmiyor. Şiddetin kabul bir tarafı yok. Adalet istiyoruz`` dedi.